yazmak mı zor, okumak mı?...bu da farklı bir soru...
zaman durdurulamayacak kadar kendinden emin adımlarla ilerliyor.."dur bi dakika, bekle!" demeye gelmiyor..hayat saatini kuruyor ve çalıştırmaya başlıyor.. eksiksiz yerine getiriyor planladıklarını...ama sizin planladıklarınız hep havada kalıyor nedense...hayatın asık suratlı penceresinden hayata umutlu gözlerle bakmaya çalıştıkça; hayat en olmazından planlarını kuruyor sizin için ve siz görmeden pusuya yatmış oluyor bile çoktan...planlarını tıkır tıkır işletiyor bir şekilde, bunu engelleyemiyorsunuz..aslında hayatta hiç bir şeyi planlamayacaksın; bunu yaşadım, bunu bildim hep...çünkü planladıklarının ancak kaderine düşen payı kadarını yaşayabilir ve hayata geçirebilirsin..
ve "zaman yıllarla tartanlar yanılırlar" diye bir söz vardır..zamanı yıllar değil de yürüdüğün yollardaki izler belirler..
izleri kaybolanın hisleri de kaybolur..
ben bu kaybolmak kelimesini ne çok özümsemişim ki yazdığım her yazı da bu konuya değiniyorum..aslında kaybedenlerin "kaybolmak" kelimesini kulllanmaları çok da şaşırtıcı olmasa gerek..böyle olması gerekiyor..zamansız ve ıssız yaşamak kaybolmanın diğer bir adıdır belki de..söylenmiyor herşey; sadece yaşanıyor..
ne ilginçtir ki, z/amansızım... ıssızım...ve hala yaşıyorum..
umut işte..