29 Ekim 2013

suyu tutmak gibi..

'gitmek! yazmışım defterime çoktan
rıhtımlar, güz halatları, daha bir sürü şey..
şuramda darmadağınık..'

***
'bekler mi beni
her yanı ama her yanı çocuklar gibi gülümseyen
bir sürü yaz gününün içinde
acaba bekler mi beni
uykularım, o sonsuz uykularım
yanmış bir limonluktaki
-ve limonlar her gün bir yaprak ayininde
sesini hiç eksiltmeyen-
ama bilmez miyim ben
bilmez miyim hiç
böyle sığ hayallerle oyalanmak yerine
kısacık bir zaman olmalıydı elimde..
turfanda meyve gibi bir zaman
yollar yollar kateden tadı ve ekşiliği..
...'

e.cansever



23 Ekim 2013

sevgili huzursuzluğum..

hayatlarımız diyorum, başka hayatların istilasına uğrayınca, körkütük bir dünya delisi  gibi oluyor insan ve girdapların içinde çırpındıkça daha da çok dibe batıyor..
 ...
her şeyden, herkesten, kendimden ,insanlardan, dünyadan aşırı sıkıldım, aşırı bunaldım bu aralar... yoruldum..
yazmaktan da..
buz gibi soğudum  her şeyden..
geçer mi ki bu hal? geçer elbet..
geçmeyecek ne var ki? neler geçmedi ki..


ve kelimeler..
kelimeler diyorum albayım;
kelimeler yağmurken, tipiye dönüşüyor aniden susma(k)lar ormanında ve ben tam ortasında bi başıma..
kel i m e le ri mi   to pa rlı y a m ı yo rum ar tık ne ya p sam da,  dar ma dağı nı k; i çim  gi bi  tıp kı..

21 Ekim 2013

kelimeler taşır mı ki her yükü..

'...ismi yoksa varlığı, varlığı yoksa yokluğu da olmaz çünkü insanın..

tahtanın büyük sırrı yanmasında değil, suda yüzmesindedir diyordu anlatıcı. sebepsiz değil bu irkiltici cümle..dil, yanmış, kararmış ama küle dönmemiş tahtaları da bağrında yüzdüren su değil mi?
...

aristo haklı, dilde olmayanın hayatta karşılığı yok. ve kelimelerle büyülenenler mazur ve masum. onun için karanlık bir ormanda korkan kahraman, kalp atışının yerine geçirdiği iki heceyi tekrarlayarak hayatta kalmayı başarmıştır ve içindeki her şeyi ortaya dökmeden bu dünyadan ayrılması olanaksızdır..'

n.bekiroğlu 

 

10 Ekim 2013

yaşıyorsak alışkanlıktandır..

özgürlük bir ruh haliyse,ben hiç özgür olamayacağım demektir..

kelepçelenirken zaman sonbahara..
tutsak ucundan, kopuverecekmiş gibi sanki her şey..
bıraksak ölüm..

 ah ruknettin, aynalarda ağladığın kadar  var..










07 Ekim 2013

...

'hepimiz kabullenmenin sırasına giren itirazlarız..'

ve nereye gitsek hep aynı yerdeyiz..
olduğumuz yer neresi peki?
cevap yok..
sonrası göz alabildiğine, ucu bucağı olmayan susuşlar..


'dilsiz düşünce yoktur da, duygu çoğu kez dilsizdir..'

düşünüyorum da, insan bazen susmaktan öte bi adım bile gidemiyor..
ama nereye kadar?.. sus sus, bitmiyor ki..

bilmiyorum..

04 Ekim 2013

mevsim ninnileri..

'ah, kimselerin vakti yok durup ince şeyleri anlamaya...'

'insanlar, motor sesleri, sis, akıp giden su..
ah 'ne yapsam..ne yapsam her yerde bir hüzün tortusu..
...

her yerde sarı çizgiler..yüzlerde belli belirsiz yorgunluklar..düşen yapraklar.. gülen ayva, ağlayan nar..
içimizde uğuldamaya başlayan rüzgarlar..

yağmurlar..yağmurlar...yağmurlar...

sonbahar tüm ihtişamıyla sergiliyor marifetlerini..g/özümüzü alıyor ışıkları..
eylül bitti..ekim de bitecek..kasım da..sonra ver elini kış..
arkasında bıraktığı boş bakışlara aldırmadan gidecekler hepsi..
bitmesi gereken bitecek..gitmesi gereken gidecek...
el sallamalar boşa..

gelenler ve gidenler..
bize verdikleri, bizden alıp götürdükleri..

gelsin gülen yağmur
ağlayan sokak.. 
kaldırım telaşları
güz yokuşları gelin..


mevsim ninnilerini duyuyorsun değil mi?
kış nağmelerini..
ve bizi derinden çağıran kış uykularını..
kış uykusundan geçerken; uyusa ya bizi zaman.. uyandırmasa keşke..ah..

hadi üşüyelim gelsene..