27 Temmuz 2013

atlar ve uzaklar...

'büyüdükçe  hayallerin küçülür' denmedi bana, böyle bi şey söylenmedi. söylenseydi büyümezdim ben..' diye bir twit atmıştım bi ara, o aklıma geldi bugün..
evet biz büyüdük..büyüdükçe hayallerimiz küçüldü ve  dünyanın kirliliğinde tükenip gittiler o saf masum hayaller..
hayallerimiz; yine kirleten biz olduk

çocukken küçük basit şeyler yeterdi küçücük mutluluklara..
ip atlamak, top oynamak, ağaçlara tırmanmak, karıncaları izlemeyi çok severdim mesela küçükken..onların dünyasını o kadar merak ederdim ki, saatlerce izler, dalar giderdim karıncaların o bilinmez dünyasına..gerçi hala öyleyim..şimdi yine nerde bir karınca yuvası görsem hemen çökerim oraya..
sonra kaplumbağalar..çok ilgimi çekerdi..saatlerce kafalarını içlerine çekip öyle kıpırdamadan durmaları falan..
en çok hangi hayvanı seversin dediklerinde ise atlar ve kuşlar derdim..böyle de sağ gösterip sol vurma durumu işte..
atların o asil duruşları hep merakımı cezbetmiştir..hep bi' atım olmasını hayal etmişimdir nedense..

nedeni yoktu bazı şeylerin o vakitler..
neden'siz sevmelerimiz vardı..severdik sadece....çünkü'sü yoktu sevmelerimizin..sadece severdik!..gülüşlerimizle sarmaş dolaş olmuş ağlamalarımız vardı..anlık... nisan yağmuru gibi gelip geçici..

büyüdük sonunda hayallermizin küçüldüğünü farketmeden..farketmedik!
ve sonunda sağnak yağmurlarla birlikte sele karışıp gittiler onlar da; ardında küçük buruk yalnızlıklar bırakarak..

ve ismet özel'in o yüreğime dokunan mısrası bugünkü payıma düşen...
tam da içimden geçenlerin bügünkü yansıması;

'...ben atlara ve uzaklara hayranım
kendi kanatlarının anlamını bilmeyen melekleri neyleyim
ruhumda kaynar adımlarla gezinen dünya, bana hain sevgilimdir artık.
yaşamak debelenir içimde..
kırgın boş anlamsız biçimde..'

 

25 Temmuz 2013

bağzı şeyler...

bugün yine kendimden geçerken zarif adama uğradım...hani şu zarif incelikli şair ..cahit zarifoğlu..onu okumak benim için bir ayrıcalık..bir uçurum tasviri onu okumak...bunu daha önce de söyledim ve her seferinde söylemekten de bıkmayacağım sanırım.

ve yine olan oldu, kendimi uçurumun dibinde buldum onun şiirleriye buluşunca..hep öyle olur..hep..
bir ölme biçimidir benim için  zarifoğlu okumak..bazen de göğe merdiven dayayıp arşa yükselmek gibi..öyle bi' şey işte..

keşke dedim uğramaz olaydım.
oysa ki keşkeler değilmiydi bizi susmalara susattıran...
şöyle diyordu zarif adam orda:

'arkamdan rüzgar seğirtiyor 
ellerim dağdaki kulübeden ses ediyor 
 
orman uğultuları
kurt ulumaları...'

ve sonra şu satırlar  içimin en ücra köşesine mıh gibi geldi oturdu;

'içim büyük sabırla haşlandı 
 içim ey içim bu yolculuk nereye  
yine bir şehrin ölümünü başlatır gibisin..'

ve kimseyi göstermeyen aynalar vardı her yerde..herkes vardı ama hiç kimse yoktu..

 'bir sabah bir çeşit güvercin fıtınasıydı
sur önünde..
gözleri burçlara..'

'zaman bir takla attı 
zaman bir takla daha attı..'


ve içimden her defasında avaza avaz susmak geldiğinde;
zarif adamın hep o sözleriyle irkildim;

'hayır kalbim! yorulmadın, hayır hayır, 
yıkıl daha!..'

24 Temmuz 2013

öyle işte...

uzun zamandır ne yazacağını bilemeyenlerin dramı var üzerimde..sürekli  içimden konuşuyorum kelimeler yorulmasın diye..ya da kelimeler içimi yormasın diye de susmuş olabilirim bilemiyorum...bir kısırdöngü hali..bir çok şeyi bilemiyorum ve bilmek de istemiyorum zaten...bilmek kadar insanın kalbini yoran bi şey var mı?
düşünmek mesela, nasıl insanı yerle bir eden bir eylem...
düşünmek bir sıkıntı....
düşünmek bir umutsuzluk..
düşünmek bir kayboluş..
düşünmek bi' düşüş bazen uçurumun en derinine..
bazende bir ölüm en fiyakalısından..çok az mutluluk barındırır içinde düşünme eylemi....yok denecek kadar az...
düşünüyorum; o halde alabildiğine huzursuzum..ötesi var mı?... yok...

bilmek mutsuzluktur..
düşünmek ise  küçük fiyakalı bir ölüm..